Türk Mutfağının Olmazsa Olmazı Olan Fakat Padişahların Tadını Bile Bilmediği Bu Yiyecekler Nelerdir?

Dünyanın patatesle tanışması Amerika’nın keşfi sonrasındadır. Patates 16. yüzyıla kadar Anadolu’nun tanışmadığı bir besindir.

Kakao 1693 yılında Türk mutfağına girmiştir. Türkler tarafından çok beğenilen kakao yabancı konuklara sunulan içeceklerden birisi haline gelmiştir. O vakitler kakao içecek olarak tüketilmekteydi. Bu tarihten evvelki padişahlar kakaonun o hoş lezzetinden yoksun kalmışlardır.

Salça, Amerika’nın keşfine kadar tüketilmeyen bir besindi. O vakit yapılan yemekler salçasız yapılmaktaydı. Salça Türk mutfağına 19. yüzyılda girmiştir.

Keşfi yüzyıllar öncesine dayanan vanilya, 17. yüzyıla kadar kimsenin haberdar olmadığı bir yiyecekti. Bu yüzdendir ki Osmanlı mutfağında yapılan tatlıların birden fazla şerbetlidir.

Osmanlı mutfağının vazgeçilmez meyvesi domatesin 19. yüzyıla kadar padişahların sofralarında yer almıyordu bile. Artık yaz mevsimini bile beklemeden 12 ay boyunca neredeyse bütün yemeklerde tükettiğimiz domates, Amerika kıtası keşfedilene kadar Avrupa’nın da haberdar olmadığı bir meyveydi.

Osmanlı padişahları tuzluğu eline alıp, “Tuzu eksik olmuş” diye yemeklere tuz dökmemişlerdir çünkü tuzluktaki tuzun içine karıştırılan zehrin fark edilemeyeceği düşünüldüğü için sofralarında tuzluk yoktu.

Biberin Tük mutfağına girmesi 17. yüzyılı buluyor. 17.yüzyıla kadar saray mutfağında soğan ve biber birlikte kavrulmamış yani.

Ülkemizde narenciye tarımının tahminen 100 yıllık tarihi bir geçmişi var.

Anavatanı Güney Amerika olan ayçiçeği Avrupa’ya 17.yüzyılda gelmiş üç asır sonrasında da ülkemize gelmiştir.

Kökeni Güney Amerika olan yiyeceklerden biri olan yer fıstığı, padişah sofralarında kendisine yer bulamamıştır. Yer fıstığının yerini Osmanlı mutfağında badem ve başka kuruyemişler tutmuştur.